6 Kasım 2018 Salı

ESKİ YUNAN UYGARLIĞI


Eski Yunan Uygarlığı’nı üç devreye ayırarak incelemek mümkündür:

1) Başlangıcından M.Ö. 500 senesine kadar olan devresi sahibi olan Başlangıç Dönemi
2) M.Ö. 500-M.Ö 336 arası olan devresi içine alan Classic Çağ
3) M.Ö. 336 senesinde büyük İskender’in Makedon kralı olması ile başlayan Helenistik Çağ.

Eski Yunan Uygarlığı’nın başlangıç devresi (M.Ö. 1400-M.Ö 500) :



Girit (Minos) Uygarlığı(M.Ö. 2500-M.Ö. 1400):

Girit Uygarlığı, M.Ö. 2500 seneleri seviyesinde Tunç Çağı kültürünü tanıyan bir halkın Yakındoğu’dan gelerek Girit Adası’na yerleşmesi ile başlamıştır.
Girit Adası uzun bir müddet süresince eski Mısır Uygarlığı ile ticaret yapan ve medeniyetin kültürel mirasını da oradan almıştır.
Girit Uygarlığı başkenti Knossos’ta uygulanan sarayları ile ön tasarıya çıkmaktadır.
Uygarlık, M.Ö. 2000-M.Ö. 1400 seneleri arasındaki “Saraylar Dönemi”nde zirve noktasına çıkmıştır.
* Girit’e Yunanlı istilacıların gelmesinden evvel sarfedilen piktograf yazıya “Girit fotoğraf yazısı” veyahut “Girit çizgisel A yazısı” adı verilmiştir.

Miken (Akha) Uygarlığı (M.Ö. 1400-M.Ö. 1150):

M.Ö. 2000’li senelerden ardından muhabere arabalarına binen ve ferdi atılganlık ve yiğitlikleriyle meşhur Akhalar, Tuna boylarından gelerek bütün Yunanistan’ı, Girit adasını ve Ege adalarını işgal etmişlerdir.
Bu halk, M.Ö. 1190 senesinde başka “deniz kavimleri” eşliğinde Mısır’a yönelmiş fakat geri püskürtülmüştür.
M.Ö. 1184 senesinde aynısı halk, Çanakkale Boğazı yakınlarındaki eski bir Hitit kolonisi bulunduğu sanılan Troya kentine saldırarak buradaki uygarlığı yıkmıştır.
* Akhaların Girit Uygarlığı’nı yıkarak kurdukları yeni oluşumlar Girit Uygarlığı’nın saray yapılarını ve kültürünü almıştır.
Ancak “Girit çizgisel A yazısını” bırakarak Yunan dilinin en eski biçimlerinin kaydedildiği “Girit çizgisel B yazısını” kullanmışlardır.
* Akhalar Girit dışında etraf adalara da yayılarak ticarete başlamışlardır.
Bu sonraki Yunan kavimleri doğrulusunda da taklit edilecek bir hayat tipine sebep olmuştur.
Buradaki ticaret Yunan krallıklarını Doğu ile birleştiren bir etkinlik meydana gelmiştir.

Dor, İyon ve Eol Kabilelerinin Yayılması (M.Ö. 1150-M.Ö. 500):

M.Ö. 1150 senesinde Dor kabileleri kuzeyden gelerek bütün Yunanistan’ı ve Akha Uygarlığı’nın başkenti Mykenai’yi yıkarak Yunan Uygarlığı’nın lideri mevkisine yükselmişlerdir.
Sparta şehiri bu kabileler doğrulusunda heyetmiştir.
Bu kabileler demiri kullanmayı bildiklerinden buraların eski içeren ve tarım yapmış uygarlılara boyun eğdirebilmişlerdir.
Dor kabilelerini İyon ve Eoller izlemişlerdir.
İyon kabileleri Orta Yunanistan’a gelerek Atina şehrini kurdular oradan Attika yarımadası ve Ege adaları yolu ile Anadolu’nun Güney batısı’na yerleşerek buralardaki yarımadalarda ve savunulması basit yerlerde şehir-devletler (polis) kurmuşlardır.
Bu şehir-devletlerin benzerleri günümüzdeki Çanakkale-İzmir arası kıyılarında henüz sönük düzeylerde Eol kabilelerince de kurulmuşlardır.
Yunanistan yarımadasındaki ve kolonilerindeki kent devletleri sistemi zirve noktasına M.Ö.
500 seneninden ardından zirve noktasına ulaşmıştır.

Yönetim biçimi:

Yunanlılar bu devre siyasal birliği olan krallıklardan yoksundular.
Yunanlılar Yunan yarımadasında ve yeni kolonileri olan Anadolu kıyıları, Kıbrıs Adası ve Sicilya’da şehir-devletleri kurdular.
Bu devletleri başında genellikle soylu ailelerin birisinden gelerek idaresi ele yaşamış tiranlar (krallar) yer almaktadır.
Bu krallarla onların yetkesini daraltmak için veyahut onu atamak için kurulan magistralık müessesesi birlikte idaresi üstlenmiştir.
Kimi vakit magistraların kral bulunduğu da görülmüştür.
Şehir-devletler tarihte ilk defa bir uygarlığı belirli ülke hudutları ve o sitenin özgür yurttaşları ile tanımlayarak bugünkü devletlerinin esası atılmıştır.
Bu devletlerin idaresi yasalar doğrulusunda saptanmıştır.
(Drakon ve Solon kanunları vb.) (Yasalar, Pazaryerlerindeki (Agora) demokratik meclislerde onaylanmaktadır.)

Ticaret ve Serbest Piyasa:

Yunanlılar ana karalarının uzağındaki mekanları kolonileştirirken günümüzdekinin aksine ferdi olarak veyahut aileler durumunda göç etmemişler ve topluluklar durumunda göç etmişlerdir.
Bu vaziyet ana kara Yunanistan’ındaki nüfus baskısını azaltmıştır.
Yeni kolonileştirilmiş topraklara gelen topluluklar yeni kent devletleri kurarak barbar toplumlarla ana kara Yunanistan’ındaki şehirlerarasında aracı olmuşlardır.
Ana kara Yunanistan’ındaki kenar şehirleri şarap ve zeytinyağı üreterek bunları ticaret gemilerine yüklemiş ve kolonilere yollamışlardır.
Bu ürünlerin inşasının zorluğu ve kalifiye abuhava koşulları gerektirmesi barbar toplumların şeflerini bu ürünleri almaya itmiştir.
Yunanlılar da karşılığında kereste, hububat vb.
gibi hammaddeler almışlardır.
Tahıl imalatının Yunanistan’daki zorluğu ticaret yolu ile aşılınca nüfuslar eskisine göre artmış ve askeri birliklerin adedi da yeni kolonileştirmelere açık duruma gelmiştir.
Paranın M.Ö. 7 yyılda Lydialılar doğrulusunda bulunması ile ticaret ilişkilerini henüz da kolaylaştırmış ve maliyet mekanizması yolu ile kaynakların en tesir şeklinde tüketimi temin edilmiştir.
Ticaret faaliyetlerin bir başka tesiri doğu imparatorluklarının aksine çiftçilerin piyasaya yönelmesini ve böylelikle sözü dinlenen yurttaşlar olmasını sağlamıştır.
Bu çiftçiler Yunan kara silahlı gücünün esas yapı taşı meydana gelmiştir.

Demokrasi:

Demokrasi, halkın (demos) idaresi mananına gelen bir sözcüktür.
Eski Yunan uygarlığında halk tekilce savaşmaya yetecek kadar muhabere aleti alabilen özgür köylüler ve soylulardan oluşmaktaydı.
Bu küme rakip partiler durumunda örgütlenerek polis’in yönetiminde soz almaya başlayarak, bilhassa kamuyu ilgilendiren yasaların çıkarılmasında tesirli meydana gelmiştir.
Ancak eski Yunan Uygarlığı’ndaki demokrasi tekilce kuvveti olan ve yaşı ileri ve köle olmayan erkeklere açık olmasından parası olmayanlar, gençler, kadınlar ve köleler dışlanmıştır.
Bu nedenle bugünkü demokrasisinden defa uzaktır.

Yunan ordusu:

Yunan silahlı gücü Miken ve Akha dönemindeki şahsi kahramanlık döneminin aksine şehir-devletleri saatinde Falanksı keşfetmişlerdir.
Falanksın esas özelliği, şehir-devlet askerlerinin dayanışma duygusunu artırarak ahenk sağlaması, kentin erkekleri arasında ahenk sağlaması ve dostlukları pekiştirmesi ve kahramanlık ve yiğitliği ortaklaşa hale sokmasıdır.
Falanks en tesir bir şeklinde bütün kenti bir garnizona dönüştüren Sparta’da tesirli meydana gelmiştir.

Din:

Yunan dini, yeni gelen kabilelerin beraberlerinde getirdikleri Panteon ve Olympos tanrıları ile yerleşiklerin kabul ettikleri eski verimlilik tanrıçaları arasındaki bir dengeye dayanmaktadır.
Örneğin Panteon’da yer almayan Dionysos konusunda din ardından tanrılara eklemlenmiştir.
Yunanlılar Ilâh ve tanrıçaların ömürleri konusunda varlıklı bir mitoloji kurgulamışlardır.
Bu mitoslar Hesiodos ve Homeros gibi büyük ozanlarca dile getirilmiş ve kahramanlık hikayeleri kapsamında mitolojik şiirler meydana çıkmıştır.
Homeros’un Troya Savaşı’nın Destanını anlattığı İlyada ve muhabereden dönüşün serüvenini anlattığı Odesa Destanları ehemmiyetli mitolojik kaynaklardır.

Siteleri Ortaklaştıran Özellikler:

Yunanistan’ı birlikte tutan kuvvetlerden birisi olarak düşünülebilecek bu ortak din, Delphi kahinlerince yorumlanmıştır.
Diğer bir ortak efor ise sporcuların bir araya gelerek kendisi sitelerini delegasyon ettikleri Olimpiyat Oyunları’dır.
Bu oyunlarda süvari otomobil yarışları, cirit atma, güreş, disk atma ve koşular ehemmiyet kazanmıştır.
Oyunlar dört senelik sürelerle yapılmış ve il yarış M.Ö.
776 senesinde yapılmıştır.

Felsefe:

Felsefenin bu topraklarda meydana çıkmasının sebebi, eski Yunanlıların dinlerini belirleyen mitolojik öykülerindeki uyuşmazlıklardır.
Eski Yunanlı gezginlerin Hindistan, Mezopotamya ve eski Mısır’da değişik inanç sistemlerini görerek kendileri ile kıyaslamaları da bu süreci hızlandırmıştır.
Buralarda tespit edilen sema izlenimlerinin ve astrolojinin de yetersizlikleri onları düşünmeye itmiştir.
Eski Yunan düşünürleri insan davranışlarını tertip eden katı fakat adaletli Polis kanunları gibi yasaların da tabiatı düzenlediğini düşünerek Tanrılar ve mitoloji adına tabiat yasalarını koydular.
İlk tabiat kanunu incelemelerini, ilk feylesof Thales (ölm.
546) yapmıştır.
Thales tabiat yasalarını kanıt etmek için güneş ve ay tutulmaları konusunda kestirimlerde yer almıştır.
Başka bir feylesof olan Phthagoras (ölm.
507) ise realite dünyanın matematiksel sembollere indirgendiği bir düzenek düşlemiş, sistemini gizemci bir bireyselliğe indirgemiştir.
Bu sistemi bireyselliği hasebiyle polis yasalarına çarpmış ve yaygınlaşamamıştır.
Felsefi faaliyetlerin yaygınlaşması Olympos tanrılarına ve mitolojiye güveni sarsmıştır.

Eski Yunan Uygarlığı’nın Classic Çağı (M.Ö. 500-M.Ö 336) :


M.Ö. 499 senesinde Anadolu yarımadasındaki Yunan site-devletleri Pers egemenliğine karşı ayaklandılar.
(M.Ö. 546’da Persler’e yenilmişlerdi.) Ayaklanma M.Ö. 494’de bastırılmışsa da buraya yardıma giden Atina ve Eritrea şehir-devletlerini işgal etmek için gönderilen ordular, Pers Savaşları’na (M.Ö. 499-446) sebep olmuştur. 

Savaşlar, Pers silahlı güçlerinin kıta Yunanistan’ını işgal edememesiyle sonuçlanmıştır.
Savaşlar esnasında deniz silahlı güçleri ehemmiyet kazanmış, topraksız köylüler katagorisi kürekçilik ve tayfalık yaparak ön tasarıya çıkmış ve Falanks sistemi çökmüştür.
Yunan şehir-devletlerinden Atina, başka şehirleri işgal etmeye başlamış Atina İmparatorluğu’nu kurmuştur. 

Bu imparatorluğun en parlak senelerinde Atinalı devlet kişiyi Perikles misyon almıştır.
Atina’nın imparatorluk kurmasına reaksiyon Sparta ve müttefiklerinden gelmiş ve Atina’nın işgaline yol açacak olan Peloponnesos Savaşı’na (M.Ö. 431-404) sebep olmuştur.
Zayıflayan Yunan şehir-devletleri kültürü ve dili Yunalılarla aynısı olan fakat kalıtsal olarak aynısı kökenden gelmeyen Makedonlara yenilerek (M.Ö. 338-Khaironeia Savaşı) yerlerini yeni bir anlayışa terk etmişlerdir.

Tiyatro:

Eski Yunanlıların Pers İmparatorluğu’nu mısra getirmesi bu halkın kendisine olan güvenini artırarak eğlenmek biçimlerinin artışına sebep olmuştur.
İlk tiyatro gösterileri Şarap Tanrısı Dionysos’un yüceltildiği “taragedya”larla başlamıştır.
Bu bir tür tapınmadır.
Eski keçi şarkılarının tapınmadan seyirliğe dönüştürülmesi Aiskhylos, Sophokles ve Euripides doğrulusunda gerçekleştirilmiştir.
Tragedyalar ilk iki tiyatro kişiyi doğrulusunda ciddi ahlak ve teoloji meselelerini tartışırken, sonuncusu Olympos tanrılarına inanmaması hasebiyle kişiyi öne çıkararak dramalara yönelmiştir.
Yunan tiyatrosu ileri dönemlerde classic tragedyaları yine yorumlamaktan kurtulamamış veyahut komedyalara yönelmiştir.

Felsefe:

Yunan Classic Çağı’ndaki ilk filozoflar tabiat yasalarının ardındaki ilk sebebi (arkhe) arayan Miletoslu tabiat filozoflarıdır.
(Thales, Herakleitos, Anaksimandros, Anaksimenes, Anaxagoras)
Bu filozofların açtığı yolda yürüyen bazı filozoflar parasal dünyanın değişkenliği ile değişmez ilkelerin bulunması yolunda gayret harcamışlardır.
(Ksenophanes, Zenın, Empedokles, Parmenides)
Miletoslu tabiat filozoflarının kuramlarını ileriye götürerek ilk sebep olarak Atomları gören filozoflara Atomcular denilmiştir.
(Leukippos ve Demokritos)
Felsefi faaliyetlerin Atina’da görülmesi ile felsefe doğanın incelenmesi faaliyetinden uzaklaşarak insanlara ve insan toplumlarına ait meydana gelmiştir.
Sofistler adı verilen ilk Atinalı filozoflar, genç soylulara Retorik (Güzel konuşma ve hitabet sanatı) dersleri vermişlerdir.

Bu filozoflar mantık, konuşma ve münakaşa üstünde uzmanlaşmışlardır.
Sokrates (ölm. 399) kendisinden evvel gelen Sofistlerin ahlak ve siyaset konularında meydana koyduğu kanaatleri tenkit edip geliştirerek Yunan şehir-devletlerinin ahlaki ve politik hudutlarını eski Yunan anane ve göreneklerine olan inançları sarsarak belirlemiştir.
Halktan şahıslarla ve soylularla olan diyaloglarında ilerlettiği diyalektik metot şu zamana kadar kadar gelmiştir.

Platon (M.Ö. 427-347) tarihte ilk defa planlı felsefe yazıları ve bir felsefe sistemi bırakan filozoftur.
Platon’un kanaatleri İdealizm adı verilen akıma sebep olmuştur.
Platon kendisinden evvel gelen bütün filozofların düşüncelerine değinerek bir düzenek kurmuş ve şu zamana kadar kadar gelen süreçte sarfedilen birçok felsefi meselesi ilk defa o meydana atmıştır.
Kurduğu Akademi’de felsefe, matematik ve bilim çalışmaları yapılmıştır.
Bu şimdiki üniversitelerin ilk örneğidir.
Devlet isimli yapıtında en uygun idare biçimini tartışarak ütopyaların ilk örneğini yazmıştır.
Diyaloglar’ında ise kahramanı, hocası Sokrates’tir.
Aristoteles (M.Ö. 384-322) Platon’un öğrencisi olarak yola çıkmış fakat onun İdealizmini red ederek Realizmin ve Rasyonalizmin kurucusu meydana gelmiştir.
Eserlerinde realite dünyayı da ele alarak böyle yapıtlarına Fizik ismini vermiştir.
Gerçek dünyanın dışındaki problemlere eğildiğinde yapıtları Doğa ötesi isimiyle dile getirilmektedir.
Kendi kurduğu okulun adı Lykeum’dur.
Siyasi kanaatleri realite yaşamın ihtiyaçlarına henüz uygundur ve Siyaset isimli yapıtta toplanmıştır.
Bilim, Hatiplik, Tarih:
Platon, Aristoteles kadar Euklides ve Phytagoras gibi düşünürler de geometri ve geometrik astronomi ile uğraşmışlardır.
Hitabet Sanatı, Peloponnessos isimli iç muhabere esnasında site-devletleri kadar soylularla halktan kişilerin örgütlendiği partiler arasındaki çekişmeler saatinde kişilerin ikna becerilerini artırmakta kullanılmaktadır.
Herodotos Pers Savaşları’nın tarihini büyüleyici ve sürükleyici bir tarzda yazarken, Thukyides Atina-Sparta Savaşı’nın tarihini henüz nesnel gözlemlerle yansıtmıştır.
Hippokrates hastalıkları ilk defa gözlemleyen, tanılara dayanan ve hastalıkların nedenlerini kötü sıvılarda gören tarihin ilk sağaltıcısı meydana gelmiştir.

Helenistik Çağ (M.Ö. 336-M.Ö 30) :

Makedon Kralı II. Philippos, Trakya ve İlirya’daki krallıkları kontrolü altına aldıktan ardından M.Ö.
338 senesinde Yunanlıları yenerek onları Makedon İmparatorluğu’na katmıştır.
M.Ö. 336 senesinde tahta büyük İskender geçmiştir.
İskender, Makedon kralı ve Yunanlıların hegemonu olarak Pers İmparatorluğu’nu yıkana kadar Asya’daki bütün Pers topraklarını ve Afrika’da ise Mısır’ı fethetmiştir.
Asya’daki bütün düşman kabilelere gittikçe onları yenmiş ve Hint kralı Porus’u da yenerek hudutlarını İndüs Irmağı’na kadar yaymıştır.
(Harita) İskender bütün bu fetihleri 15 sene içerisinde yapan ve M.Ö. 323 senesinde Babil’de ölmüştür.
Ardılları olan generaller İmparatorluğu tek parça durumuna tutamayınca Ptolemeler Mısır’da, Selevkolos’lar Asya’da ve Makedonya’da ise Antigonid’ler isimli üç monarşi meydana çıkmış, bu devre Mısır’ın Romalılarca fethine kadar sürmüştür.
(M.Ö. 30)

Helenistik Uygarlık:

Yunanlıların Asya ve Mısır’daki fetihleri ertesi göç dalgası bu topraklara doğru meydana gelmiştir.
Yunanlılar eski özgür ruhlarını kaybederken soylularla çiftçiler arasındaki eski denge kaybolmuş, fakat karşılığında da Yunanlılar dünyanın tek meselelerinin kendisi şehir-devletlerinde sınırlanmadığını anlamışlar ve bir İmparatorluğun sorunlarıyla ilgilenmişlerdir.
İmparatorluktaki aşağı sınıflar Yunan felsefesinden alabilecekleri izahlardan fazlasını Yunan ve Ortadoğu dinlerinin almaşıklarında yer almaktadır.

28 Ekim 2018 Pazar

Tarih öncesi Çağlar Ile ilgili Özet Bilgiler


Bir başka terminoloji ile kaynaklara prehistorya şeklinde de geride bıraktığımız Tarih öncesi çağlar, insanoğlunun metnin bulunmadan yaşadığı devreye verilen isimdir.
Bu zamanlara ilişkin yazılı belgeler tabii olarak elimizde olmadığı için, bu komplike dönemlere ilişkin bulgular insan topluluklarının kalıntılarından elde edilmiştir.
Tarih öncesi çağların yaşandığı merkez ya da yerleşim alanlarında; abece, takvim, kitabe, para gibi yazıya değin hiçbir ilerlemeye şahit olunamamaktadır.

Tarih öncesi çağların hudutları takdir edersiniz ki defa net olmamaktadır, değişik topluluklara göre dönemlerin müddetleri değişmektedir.
Bu farklılığın nedeni de coğrafi, insanî ve abuhava şartlarından ileri gelir.
Bu şartlar arasında;
Yaşanılan kazanın sürekli olarak aldığı ya da verilen göçler,
Kazanın mevcut kuvvetli yeraltı zenginlikleri,
Yaşam sürdüren insanların gereksinimleri,
Başka toplumlar ile etkileşimleri bulunmaktadır.

Taş Devri; Yontma, Orta Taş ve Cilalı Taş olmak suretiyle üçe ayrılır:
Yontma Taş Devresi (Paleolitik): Insaniyet tarihinin en uzun devresi yontma taş devridir.
Bu devirde yeryüzü tamamiyle buzullar ile kaplıdır ve zor abuhava koşullarından dolayı kişiler mağara aynısı yerlerde yaşamakta, avcılıkla ve toplayıcılıkla uğraşmaktadırlar.
Gıda üretimi daha yoktur. 

Doğadaki çakmak taşları yontulmakta, kemikler koruma emelli silah olarak kullanılmaktadır.
Giyim olarak hayvanların postları ve devasa yapraklar kullanılmaktadır.
Bu devresinin en devasa gelişmesi ateşin kullanılmaya başlamasıdır.
Orta Taş Devresi (Mezolitik): Buzulların erimeye başladığı dönemdir.
İlkel tarımla beraber besin imalatının başladığı ön görü edilmektedir.
İlk yetiştirilen besin da buğday meydana gelmiştir.
Bu dönemde kişiler Mikrolit adı verilen geometrik şekillerdeki çakmak taşı aletlerini üretmişlerdir.
Cilalı Taş Devresi (Neolitik): Taş Devrinin en kısa süren devresi olarak Cilalı Taş Saatinde, taştan sert ve kesici aletler yapılmıştır. 

Üretilen keten ve kenevirin lifleri kullanılarak elbiseler yapıldı ve böylelikle dokumacılık başladı.
Bu dönemde hayvanlar evcilleştirilmeye başlandı.
Tarımın ve hayvancılığın adeta başlaması eşliğinde yerleşik yaşama geçildi.
Üretilen gereksinim çoğu ürünlerle beraber ticaretin ilk stepleri atılmaya başlandı.
Tekerlek bu dönemde buluş edildi.
Maden Devresi de; Bakır, Tunç ve Demir olmak suretiyle üçe ayrılır:
Bakır Devri: Cevher devrinin en uzun devresi olan bakır Devresi, bakırın, gümüşün ve altının kullanılmaya başlandığı dönemdir.
Bu dönemde sarfedilen aletler ve eşyalar çoğunlukla bakırdır.

Tunç Devri: Bakırın kalay ile karışımından tunç elde edilmiş ve böylece henüz sert ve metanetli eşyalar üretilmeye başlamıştır.
Ticaret gelişmiştir ve ilk arabalar yapılmıştır.
Devlet kanaati biraz biraz ilerlemeye başlayarak, site adı verilen kent devletler (Sümer, Akad, Babil) oluşmaya başlamıştır.
Bu dönemde Asurlular, Anadolu’da Karum adı verilen pazarlar kurmuşlardır.

Demir Devri: İnsanların son olarak buldukları cevher demirdir.
Demirin yüksek ısıya metanetli ve işlenebilir bir cevher olması ticaretin ve sanayileşmenin gelişmesine önayak meydana gelmiştir.
Yapılan demir silahlar ve aletler, askeri ve ticari manada basitlik sağlamıştır.
Daha evvelki dönemlerde çok az olan toplumsal ilişkiler, biraz biraz ilerlemeye başlamıştır.
Bu devresinin nihayetinde tespit edilen yazı eşliğinde, tarih öncesi çağlar da sona ermiştir.

Tarih öncesi Çağlar Ile ilgili Özet Bulgular başlıklı bu yazımızda sizlere; tarih öncesi çağlar nelerdir, tarih öncesi çağlar kısaca, tarih öncesi çağlar tablosu, tarih öncesi çağlar pdf, tarih öncesi çağlar ve tarih çağları, tarih öncesi çağlar slayt, tarih öncesi çağlar ve özellikleri ve tarih öncesi çağlar ygs arama neticeleriyle ilgili bulgular vermeye çaba ettik umarım beğenirsiniz.

7 Ekim 2018 Pazar

TARİH ÇAĞLARI


Tarihin saate göre tasnifinde en ehemmiyetli fark “çağlara ayırarak” incelemedir.
Tarih öğrenimini basitleştirmek için insanlığı derinden etkileyen hadiseler asal alınarak “çağlar” meydana getirilmiştir.Bütün çağlar metnin bulunuşu asal alınarak “Tarih öncesi çağlar ve Tarih Devirleri” olmak suretiyle iki devasa kısma ayrılmıştır.
Sümerler, MÖ IV.
bin senede çivi yazısını bularak tarih devirlerine ilk giren toplum oldular.
Tarih devirlerinin başlangıcı, her toplumun yazıyla tanışmasının sonucudur.
Bu nedenle tarih devirlerinin başlangıcı bölgelere göre değişiklik gösterir.
Örneğin; Mezopotamya’da M.Ö. IV. bin senede, Mısır’da M.Ö. III. bin senede, Anadolu’da M.Ö. II.
bin senede tarih devirleri başlamıştır.
Çağların başlangıç ve bitim tarihleri belirlenirken toplumların geniş çapta etkilendiği tarihi hadiseler asal alınmıştır.
Zamanı çağlara bölmek suni bir bölme işlemidir.
Mesela: İstanbul’un fethi, Avrupa ve Asya’yı etkileyen ehemmiyetli bir tarihi olaydır.
Ancak bu hadise o sırada Amerika ve Afrika kıtasında yaşam sürdüren kişileri direk etkilememiştir.
Yeniden Mısır ve Mezopotamya’daki kişiler yazıyı kullanırlarken, dünyanın başka mekanlarındaki kişiler fakat yüzlerce sene ardından yazıyı kullanmışlardır.

A) TARİH ÖNCESİ DEVİRLER



İnsanın yeryüzünde görülmesi ile başlar.
Yazının buluşu ile sona erer.
Prehistorik şeklinde de isimlendirilen devirlerin birbirinden ayrılmasında yazı bulunmadığı için, insanların kullandığı vasıta ve gereçleri, gerçekleştirdikleri hammaddeler ve yaşayış şekli değer olarak içerler.
İnsanlar sırayla taş, toprak ve madenden vasıta ve gereç yapımını öğrenmişlerdir.
Tarih öncesi devirler genel olarak

I. Taş Devri
1) Kaba (Eski )Taş (paleolotik)
2) Yontma (Orta) Taş (mezolotik)
3) Cilalı (Yeni) Taş (neolitik)

II. Taş- Bakır Devresi (Kalkolitik Çağ)

III. Maden Devri
1. Bakır
2. Tunç
3. Bakır
olarak dönemlere ayrılır
I. TAŞ DEVRİ
1. YONTMA TAŞ Devresi (PALEOLİTİK- eski Taş Devresi veyahut Kaba Taş devri):
M.Ö.600.000–10.000 seneleri arasını kapsamakta olup, insaniyet tarihinin en uzun dönemidir.
Jeologların Buzul Çağı ismini verdikleri devresi kapsar.
Bu devrin özellikleri şunlardır:
1) Insaniyet tarihinin en uzun dönemidir
2) Yeryüzü buzullarla kaplıdır.
3) Kişiler tamamiyle tabiata bağlıdır.
İnsanlar ufak kümeler durumunda avcılık ve toplayıcılıkla hayatlarını devam ettirmişlerdir.
Besin üretimine daha geçilmemiştir.
4) Abuhava koşullarının zorlayı tesiri, insanların bu dönemde mağara gibi tabii kaynaklarda yaşamasına sebep meydana gelmiştir.
Bu tabii kaynakların yanında, oturabilecekleri yerleri, açık alanlara kendileri de yapmaya başlamışlardır.
Barınak olarak mağara ve ağaç kovukları kullanılmaktadır.
5)İnsanlar, hayat sürdürdükleri mağaralara, avladıkları hayvanların fotoğraf ve figürlerini yaparak ilk sanatsal yapıtları yapmışlardır.
6) Doğadaki çakmak taşları ilkel şeklinde yontularak veyahut kemikler kullanılarak silahlar yapılmıştır.
7)Ok ve yay da kullanılmaya başlanmıştır.
8)İnsanlar av hayvanlarını veyahut yemiş dolu ağaçları bulabileceği yerlere gitmek mecburiyetinde olmasından hayat tipi göçebeliktir.
9)Giyimde hayvan postlarından ve devasa yapraklardan yararlanılmıştır.
10)İnsanların sosyalleşme süreci daha başlamamıştır.
Bununla beraber klanlar meydana çıkmıştır.
11) Devresinin bitimine doğru ateş yer almıştır.
Ateşin bulunması, tarih öncesi devirlerin en ehemmiyetli gelişmesidir.
Ateş, ısınma, aydınlanma, yiyecekleri pişirme, madenlerin işlenmesi, haberleşme, çanak çömlek yapımı ve yırtıcı hayvanlardan savunma aracı olarak kullanılmaktadır.
12)Totemizm olarak bilinen ilk inanış başlamıştır.
Bu çağda çay taşı, çakmaktaşı, hayvan kemikleri ve ağaç gibi tabii maddelerden uygulanan ilk aletlerin kullanılmaya başlandığı ve insanların mağara, kaya sığınağı gibi yerlerde “büyük gruplar”/”kalabalık aileler” biçiminde hayat sürdürdükleri bilinmektedir.
Paleolitik insan, besinini avcılık ve toplayıcılık yolu ile tüketime hazır olarak sağlamakta; kendi gıda üretmemekteydi.
Ateş, bu çağda bulunmuş ve çiğ yenemeyen gıdaları pişirmeye, ısınmaya, yırtıcı hayvanlardan korunmaya yaramıştır.
Mağara ve kaya sığınaklarının duvarlarına çizilen resimler yeniden bu çağın bariz özelliklerindendir.

Paleolitik (Eski – Yontma Taş) Devresi Anadolu Yerleşim Merkezleri: Antalya – Karain, Beldibi ve Belbaşı mağaraları, Gaziantep yakınlarındaki Dülük ve Antakya’daki Mağaracık; bu dönemde Anadolu’ya ilişkin insan yaşamının ve devrin sonlarına doğru yerleşimin başladığının izlerini taşır.

2. ORTA TAŞ Devresi (MEZOLİTİK)


M.Ö. 10.000- 8.000 seneleri arasında yaşanan bu devrin özellikleri şunlardır:
1)Buzullar erimeye başlayarak ve günümüzdeki abuhava şartları meydana çıkmıştır.
2)Avcılık ve toplayıcılıktan üretime geçiş başlamıştır.
Yoğun besi toplama evresinin nihai evresidir.
İlkel tarımın bu aşamada başladığı tahmin edilmektedir, ilk yetiştirilen ürünler arasında buğdaylar yer almaktadır.
Bu devre insanın ilerlettiği teknoloji Mikrolit adı verilen fazlalığı geometrik çakmak taşı aletlerdir.
3) Yontma Taş Devresi ile Cilalı Taş Devresi arasında geçiş dönemidir.
Mezolitik devresinin en ehemmiyetli özelliği mikrolit olarak bilinen ufak aletlerin meydana çıkmasıdır.
Bunun değişikliğe uğrayan tabiat, fiziki ve fauna (hayvan varlığı) koşullarının neticesi küçülen avlara karşı tasarlanan teknolojidir.
Mezolitik devre Paleolitikten Neolitiğe geçişi gerçekleştiren ara safha bulunduğu kabul edilir.
Bazı bilim adamları Mezolitik devre ayrımını yapmayarak direk doğruya Paleolitik devre tarifini kullanırlar.
Tam olarak Mezolitik devreye tarihlenen yerleşim yeri yoktur.
Çakmak taşı ve obsidyen mikrolitler ahşap bir sapa sıra ile çakılması neticeninde oraklar meydana çıkmıştır.
Bu da üretimde biçme işleminin oluştuğunu ispat eder.
Mezolitik çağdaki Anadolu kişiyi hayat sürdürdükleri etrafı kendinden evvel yaşayanlardan defa henüz iyi bir biçimde değerlendirdiklerini söyleyebiliriz.

Mezolitik (Yontma Taş) Devresi Anadolu Yerleşim Merkezleri: Antalya’da Beldibi, Göller ilçesinde Baradiz, Ankara etrafında Macunçay, Samsunda Tekkeköy

3. YENİ TAŞ Devresi (NEOLİTİK):



Cilalı Taş Devresi şeklinde de isimlendirilen bu devre MÖ.
8.000 – 5.500 seneleri arasını kapsar.
Cilalı Taş Devrine giren ilk kültür havzası Ön Asya’dır.
Taş devrinin en kısa süren dönemidir.
Bu devrin özellikleri şunlardır:
1)Taştan henüz sert, kesici ve metanetli aletler yapılmıştır.
2)Topraktan çanak- çömlek yapılmaya başlandı, seramik sanatı oluştu.
3)Keten, kenevir gibi nebatlar yetiştirilerek bu bitkilerin liflerinden elbiseler yapıldı, dokumacılık başladı.
4)Su boylarında nebatlar yetiştirilmeye başlandı.
5)Buğday, arpa, bakla, darı gibi ürünleri yetiştirmeye başlayan kişiler, üretken kalite kazandı.
6)İlk kez hayvanlar evcilleştirildi.
7)Tarım ve hayvancılığın başlamasıyla yerleşik yaşama geçildi.
İnsanın yapımcı vaziyetine ulaşması kendisi besinini üretmesiyle başlamıştır.
Tarım faaliyetleri, daimi yerleşme merkezleri kurulmasına sebep olmuştur.
Uygarlık tarihinde insanların üretime başladıkları ilk köy, Anadolu’da Diyarbakır – Çayönü’dür.
Bölge Türkiye ve Güney Avrupa’da ilk üretimle alakalı bugüne kadar bulunmuş en eski yerleşim yeridir.
Burada uygulanan kazılarda orak, bıçak ve hububat öğütme taşları yer almıştır.
8)İhtiyaç çoğu üretimin meydana çıkması ile ticaret başladı.
9)Besinlerin henüz iyi ve uzun süreli korunabilmesi için, pişirilmiş toprak kaplar üretilmiştir.
Böylelikle ilk seramik kültürü de ilerlemeye başlamıştır.
10)İlkel barınaklar yapıldı ve köyler oluştu (İlk kez köy kültürü meydana çıktı ).
11)Tekerlek buluş edilmiştir.
12)Bir arada yaşamaya başlayan kişiler arasında işbölümü oluştu.
13) İnsanların beraber yaşamasının neticesi olarak, toplumsal düzeni gerçekleştiren yazısız hukuk kaideler meydana çıkmıştır.
14)İnsanlarda mülkiyet kavramı oluştu.
15)Resim ve heykel sanatında da gelişmeler görülmüştür.
16)Dolmen, menhirler ve Tümülüs ( ilkel anıtlar ) dikildi.
Buzulların kuzeye doğru çekilmesi ve iklimde ısınma başlaması üstüne kişiler, açık arazide yerleşme ve hayata olanağı bulmuşlardır.
Sulak bölgelerdeki yerleşme merkezlerinin adedi süratle çoğalmıştır.
Birbirine bitişik, bahçeli haneler yapılmıştır.
Bu hanelerin duvarları resimlerle süslenmiştir.
Resimlerde genellikle ev ve dans sahneleri konusunda figürlere yer verilmiştir.

Neolitik (Yeni Taş, Cilalı Taş) Devresi Anadolu Yerleşim Merkezleri : Bu devirde Anadolu’da en ehemmiyetli yerleşim yerleri höyüklerdir.
Höyük, yıllardan beri muhtelif sebeplerle yıkılan yerleşim yerlerinde, yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşan, kalıntıların yer aldığı yayvan tepeciklerdir.
Bunlar arasında Diyarbakır Çayönü, Gaziantep Sakçagözü ve Konya Çatalhöyük bu dönem ilişkin merkezlerdendir.
Çayönü, Türkiye’de ve Güneydoğu Avrupa’da ilk üretimle alakalı bulunmuş en eski yerleşim yeridir.
Gelişmiş bir köy yerleşmesine sahip Çayönü’nde orak, bıçak ve hububat öğütme taşlarının bulunması bu vaziyetin göstergesidir.
Çatalhöyük ise, insaniyet tarihinin ilk kent yerleşmesi olarak kabul edilir.

II. TAŞ- BAKIR (KALKOLİTİK) DEVRİ


Bu devirlerde bakır tek başına kullanılmamış taş – bakır karışımından araç- gereç yapılmıştır.
Bu devre MÖ 5500 – 2500 seneleri arasını kapsar.
Bu Devrin Genel Özellikleri Şunlardır
1)Bu devre Cilalı Taş Devresi ile Cevher Devresi arasında geçiş dönemidir.
2)İlk kez bulunarak işlenen madenler bakır, gümüş ve altındır.
Ancak basit işlenmesi ve doğada bol bulunmasından kaynaklı en fazla bakırdan eşya ve alet yapılmıştır.
Bu dönemde altın ve gümüş süsü eşyası yapımında, bakır ise daha fazla silah ve eşya yapımında kullanılmaktadır.
3)Cilalı Taş Çağını yaşam sürdüren kişiler buldukları bakırdan eşya yapmaya başlamışlardır.
4)Dini inançlarda ilerlemeler meydana gelmiştir.
Bu dönemde dini inançlar ilerlemiş ve kişiler doğuruculuk özelliğinden kaynaklı “ Devasa Ana”ya tapmışlardır.
5) Tarım ve hayvancılık gelişmiş, yerleşim merkezleri büyümüştür.

Anadolu Yerleşim Merkezleri: Çanakkale Truva, Denizli Beycesultan, Burdur Hacılar, Yozgat Alişar, Çorum Alacahöyük, Van Tilkitepe bu devresinin ehemmiyetli yerleşim merkezleridir.
Truva’da, Priamus’un hazineleri olarak isimlendirilen altın ve gümüş süs eşyaları, Alacahöyük’te ise; prens mezarları, giysi ve süs eşyaları, toprak ve cevher kaplar, boğa ve geyik heykelleri ile güneş kursları yer almıştır.

III. MADEN DEVRİ



M. Ö. 2500 senelerinde yaşanmaya başlayan bu devir; Bakır, Tunç ve Demir Devresi olarak gruplandırılır.
1. Bakır Devri
1)İlk sarfedilen madenler bakır, altın ve gümüştür.
2)Eşyalar daha fazla bakırdan yapmışlardır.
3)Bakır Devresi cevher döneminin en uzun devridir.
2. Tunç Devri
a)Kalay ile bakırın karışımından tunç elde edilmiş, henüz sert ve metanetli eşyalar yapılmıştır.
b)Tunç, bakıra göre henüz sertti, bu nedenden dolayı uygulanan eş¬yalar henüz metanetli oldu.
c)Devlet kanaati meydana çıkmıştır.
d)Arabalar yapıldı.
e)Ticaret gelişti.
f)İlk kent devletleri (siteler) , sonrasında da ilk devasa devletler meydana çıkmıştır.
( Sümer, Akad, Babil, Asur, mısır vs.)
Türkiye’de eski Tunç Devresi, Asur kolonilerinin kurulduğu devresi kapsar.
Bu dönemde imalat ve ticaret artmıştır.
Asurlu tüccarlar yazıyı Anadolu’ya getirdiler ve Türkiye’de tarih çağları başladı.
Ticaret ve hukuk muhtevalı ilkyazılar Anadolu’da Kayseri yakınlardaki KÜLTEPE’de yer almıştır.
Ayrıca Kültepe’de KARUM olarak bilinen Asurlu tüccarlara ilişkin Pazaryeri yer almıştır.
3. Demir Devri
1)İnsanların en son buldukları ve kullandıkları cevher demirdir.
2)Demirin yüksek derecede ısıda işlenmesi sanayinin gelişmesine sebep oldu.
3)Toplumların birbirleriyle olan ilişkileri artmıştır.
4)Demirden eşyalar ve silahlar insanlara hem ekonomi de hatta askeri bölgede büyük oranda efor kattı.
5)Sanayinin esasları atılmıştır.
6)Üretim, silah teknolojisi ve ticaret gelişmiştir.
7)Yazınının bulunması ile tarih öncesi devirler sona ermiştir.
Tunç Devresi Türkiye’de eski Tunç (bakır) , Orta Tunç ve Yeni Tunç Devresi olmak suretiyle üç kısma ayrılmıştır.
Eski tunç ya da bakır Devresi Anadolu’da tarihi devirlere geçiş dönemidir.
Bu dönemde (MÖ.2000 yıllarında) Anadolu’da Malatya ile Konya arasındaki alanda, Mezopotamyalı olan Asurlular, ticaret emeliyle pazaryeri kurdular.
Asur Sömürgeler çağı olarak isimlendirilen bu dönemde, Anadolu ile Asurlular arasında kesif bir ticaret yapılmaktaydı.
Anadolu’ya yazı Asurlu tüccarlar vasıtasıyla bu dönemde (MÖ.2000- 1800) gelmiş ve Anadolu’da Tarih çağları veyahut yazılı devre başlamıştır.
İlk yazılı belgeler Kayseri civarındaki Kültepe (Kaniş)’de tespit edilen ticari ve adli tabletlerdir.
Bu tabletler çivi yazısı ile yazılmıştır.
NOT: Bu dönemde Asurlular doğrulusunda Anadolu’da kurulan pazarlara Karum denilmiştir.

Tarih öncesi Devirlerin Genel Özellikleri



1.Yazının bulunmadığı dönemlerdir. 
Bölgede metnin kullanılmaya başlamasıyla Tarih öncesi devirler sona erer.
2.Tarih öncesi devirlerle alakalı yazılı belgeler olmadığı insan topluluklarının bıraktığı kalıntılar kullanılarak malumat toplanabilmiştir.
3.Tarih öncesi zamanları net sınırlarla birbirinden ayırmak olası değildir.
4.Tarih öncesi devirler, insanların kullandıkları vasıta ve gereçlere göre dönemlere ayrılmıştır.
Taş Devresi bölümlere ayrılırken insanların taşa yaptığı prosedür göz önünde bulundurulmuştur.
(Kabataş, Yontma ve Cilalı Taş gibi).
Maden Devresi bölümlere ayrılırken aletlerin yapıldığı madenler öneme alınmıştır.
Bakır, Tunç, Demir gibi.
5.Tarih öncesi devirlerin başlama ve bitişleri bölgelere göre değişiklikler göstermektedir.
Bütün devirler tüm toplumlarda eş zamanlı yaşanmamıştır.
Bu değişikliğin esas sebebi coğrafi etraf ve abuhava şartlarıdır.
6.Tarih öncesi devirler Mısır hariç normal seyrini izlememiştir.
Bunun sebebi göçler neticeninde muasırlık bölümünde ileri toplumların başka toplulukları etkilemesidir.
7.İnsanlığın gelişim sürecinde kullandıkları malzemeler sırayla taş, toprak ve cevher (bakır-tunç- demir) meydana gelmiştir.
8.Bir alanda Yontma Taş Devri’nden ardından Cilalı Taş, Taş- Bakır veyahut Cevher Devri’ne geçiş meydana gelmiştir.
Ancak bir üst devirden ardından alt devir yaşanmamıştır.
9.Bir hafriyat ortasında, şayet bütün devirler yaşanmışsa, en alt tabakadan üste doğru sırasıyla; Yontma Taş, Cilalı Taş, Taş- Bakır, Bakır, Tunç ve Demir devirlerine ilişkin buluntulara rastlanır.
10. Toplumların hayat sürdürdükleri devirlerin değişiminde;
a)Bölgeye gelen göçler
b)Bölgenin yeraltı zenginlikleri
c)Bölgedeki insanların ihtiyaçları
d)Diğer toplumlarla ilişkiler tesirli meydana gelmiştir.
11.Tarih evveline ilişkin merkezlerde yazı ve yazıya ilişkin hiç bir ilerleme bulunamaz ( Abece, Takvim, Para, Kitabe vb) .
12.Paleografya, Filoloji, Diplomatik, Nümizmatik, Epigrafya, Mühür Bilimi, Heraldik gibi hususu yazıyla alakalı bilimlerden bu devirlerin aydınlatılmasında yararlanılmaz.
13.İnsan toplulukları arasındaki iletişim zayıftır.
14.Tarih öncesi dönemlere karanlık devirler de adı verilir.
15.İnsanların gereksinimleri icatları meydana çıkarmıştır.
Ehemmiyetli ilerlemeler defa azdır.
İnsanların sosyal ve ekonomik gelişmeleri hızlandıkça, yaşanan devirlerin kısa sürdüğü görülmektedir.

30 Eylül 2018 Pazar

Tarih Öncesi Çağlar Tablosu

Tarihin başlangıcı için yazının icat edildiği M.Ö. 3500 yılı esas alınmıştır.Yazının icadından önceki döneme Tarih Öncesi, yazının icadından sonraki döneme de Tarih Çağları denmiştir.

Tarih öncesi çağlar

23 Eylül 2018 Pazar

Tarih Öncesi Çağlar



İnsanlık tarihinin uzun bir süreyi kapsaması tarihçilerin bu ara dilimini “çağ” adı verilen bölümlere ayırmasına sebep meydana gelmiştir.
Metnin icadından evvelki dönemlere “Tarih öncesi Çağlar” ismi verilirken metnin icadından ileri devreye “Tarihi Çağlar” denmiştir.

Tarih Öncesi Çağlar

Üç Çağ Sistemi



Thomsen 1836 seneninde ilk kez “Üç Çağ Sistemi”ni kurmuş böylelikle taş, tunç ve demir sıralaması şu zamana kadar kadar tarih öncesi arkeolojinin kronolojik sıralamasını oluşturmuştur.
1865 seneninde Lubbock “Üç Çağ Sistemi”ni detaylı bir şeklinde yine ele almıştır.
Buna göre Taş Çağı; eski ve Yeni Taş çağı başka bir deyişle Paleolitik ve Neolotik çağa ayrılmıştır.

Tarih öncesi Çağlar



Taş Çağı (M.Ö 600000-5500) maden Çağı (MÖ 5500-1200)
Eski Taş Çağı (M.Ö 600000-10000) Bakır Çağı
Orta Taş Çağı (M.Ö 10000-8000) Tunç Çağı
Yeni Taş Çağı (M.Ö 8000-5500) Demir Çağı

Eski Taş Çağı (Kaba Taş, Paleolitik)(M.Ö 600000-10000)



İnsanlığın yaşadığı en uzun dönemdir.
Kişiler yaşamlarını avcılık ve toplayıcılıkla sürdürmüşlerdir.
Mağara ve ağaç kovuklarını barınak olarak kullanmışlardır.
Nebatlardan elde edilen boyalar ile mağara duvarlarına av sahnelerini betimlemişlerdir.
Bu devre insanların yapımcı olmadıkları, toplayıcı – tüketici oldukları dönemdir.
Küçük guruplar durumunda avlarının peşinde göçebe bir hayat sürdürmüşlerdir.
Sivri ve keskin taşlarla kendilerini vahşi hayvanlara karşı korumuşlardır.
Dünyada bu devreye ilişkin kalıntılar;
İspanya Altmaria
Fransa Lasque
Ülkemizde bu devreye ilişkin kalıntılar;
Antalya’da Karain, Beldibi ve Belbaşı Mağaraları
İstanbul’daki Yarımburgaz Mağarası ( Anadolu’nun en eski yerleşim yeri )

Orta Taş Çağı (Yontma Taş, Mezolitik) (M.Ö 10000-8000)



Avcılık ve toplayıcılık devam etmiştir.
Kişiler mağaralarda yaşamaya devam etmişlerdir.
Taşlar yontulup kolay vasıta gereçler yapılmıştır.
Ateş bu çağda keşfedilmiştir.
İnsanların ateşi bulmalarıyla beraber yiyeceklerini pişirerek tükettiklerini, soğuktan ve vahşi hayvanlardan korunduklarını, karanlıktan kurtulduklarını söyleyebiliriz.
Dünyada bu devreye ilişkin kalıntılar;
Güney Tacikistan’da Kuldara Bölgesi
Ülkemizde bu devreye ilişkin kalıntılar;
Antalya’da Beldibi
Göller Yöresi Baradiz
Ankara Macunköy
Samsun Tekkeköy

Yeni Taş Çağı (Cilalı, Neolitik) (M.Ö 8000-5500) 



İnsanlar bu dönemde;
Havaların ısınmasıyla beraber kişiler su kenarında yaşamaya başlamışlardır.
İlk köyleri bu dönemde kurmuşturlar.
Tarım yaşamı eşliğinde imalat faaliyetleri başlamışlardır.
Taş vasıta ve gereçlerin yanısıra yiyeceklerini savunmak düşüncesiyle topraktan da vasıta ve gereçler yapmışlardır.
Beygir, koyun ve sığır gibi hayvanları evcilleştirmişler,
Nebat liflerinden elbiseler yapmışlardır.
Tüketici durumdan yapımcı vaziyetine geçmişlerdir.
Tekerleği buluş etmişlerdir.
( Böylelikle ulaşım henüz basit duruma gelmiştir.)
Yeni Taş Çağı’na ilk evvel ÖN ASYA’da girilmiştir.
Ülkemizde bu devreye ilişkin kalıntılar;
Diyarbakır Çayönü ( Anadolu ve Güneydoğu Avrupa’da kurulan ilk köy yerleşim yeri)
Konya Çatalhöyük ( Insaniyet tarihinin ilk kent yerleşmesi )
Gaziantep Sakçagözü
Bakır Çağı(Kalkolitik)
Menzile hızının düşük, çıkarılışı basit bulunduğu için ilk sarfedilen maden bakırdır.
Bu dönemde tarım, avcılığa karşı daha çok ehemmiyet kazanmıştır.
Şehirlerin çevresi surlarla çevrilmiştir.
Ülkemizde Bakır Çağı’na ilişkin yerleşim yerleri;
Denizli Beycesultan
Samsun İkiztepe
Çanakkale Truva ve Kumtepe’dir.

Tunç Çağı



Bakır ile kalayın karışımıyla meydana gelen tunç bakıra göre henüz sert ve dayanıklıdır.
İlk kent devletleri bu dönemde meydana getirilmiştir.
Mezopotamya’da Sümer ve Akad Anadolu’da Hititler bu dönemde meydana çıkmışlardır.
İnsanların ihtiyacından çoğunu üretmeleri ve değişik vasıta gereçlere gereksinim duymaları ticaret faaliyetlerinin gelişmesini sağlamıştır.
Ülkemizde bu devreye ilişkin kalıntılar;
Ankara Ahlatlıbel
Kayseri Kültepe ( Asurluların ticaret kolonisi, Asurlu tüccarlar yazıyı Anadolu’yla tanıştırmışlardır.)

Demir Çağı



Bakır ve tunca göre henüz sert olan demir madeninin işlenmesiyle silahlar bu madenden yapılmaya başlanmıştır.
İlk krallıklar bu dönemde kurulmuşlardır.
Imalat gelişmiştir.

Tarih öncesi Devresinin Genel Özellikleri



Tarih öncesi devirler sarfedilen vasıta ve gereçlere göre adlandırılmıştır.
Her toplum bu çağları sırayla yaşamamıştır.
( Iletişim neticesi bir çağ yaşanmadan başka çağa geçebilmişlerdir.)
Tüm devirler her toplumda eş zamanlı yaşanmamıştır.
( Bir muasırlık Tunç Çağında iken öteki Yazıya geçmiş olabilir)
Gereksinimler icatları yanında getirmiştir.