6 Kasım 2018 Salı

ESKİ YUNAN UYGARLIĞI


Eski Yunan Uygarlığı’nı üç devreye ayırarak incelemek mümkündür:

1) Başlangıcından M.Ö. 500 senesine kadar olan devresi sahibi olan Başlangıç Dönemi
2) M.Ö. 500-M.Ö 336 arası olan devresi içine alan Classic Çağ
3) M.Ö. 336 senesinde büyük İskender’in Makedon kralı olması ile başlayan Helenistik Çağ.

Eski Yunan Uygarlığı’nın başlangıç devresi (M.Ö. 1400-M.Ö 500) :



Girit (Minos) Uygarlığı(M.Ö. 2500-M.Ö. 1400):

Girit Uygarlığı, M.Ö. 2500 seneleri seviyesinde Tunç Çağı kültürünü tanıyan bir halkın Yakındoğu’dan gelerek Girit Adası’na yerleşmesi ile başlamıştır.
Girit Adası uzun bir müddet süresince eski Mısır Uygarlığı ile ticaret yapan ve medeniyetin kültürel mirasını da oradan almıştır.
Girit Uygarlığı başkenti Knossos’ta uygulanan sarayları ile ön tasarıya çıkmaktadır.
Uygarlık, M.Ö. 2000-M.Ö. 1400 seneleri arasındaki “Saraylar Dönemi”nde zirve noktasına çıkmıştır.
* Girit’e Yunanlı istilacıların gelmesinden evvel sarfedilen piktograf yazıya “Girit fotoğraf yazısı” veyahut “Girit çizgisel A yazısı” adı verilmiştir.

Miken (Akha) Uygarlığı (M.Ö. 1400-M.Ö. 1150):

M.Ö. 2000’li senelerden ardından muhabere arabalarına binen ve ferdi atılganlık ve yiğitlikleriyle meşhur Akhalar, Tuna boylarından gelerek bütün Yunanistan’ı, Girit adasını ve Ege adalarını işgal etmişlerdir.
Bu halk, M.Ö. 1190 senesinde başka “deniz kavimleri” eşliğinde Mısır’a yönelmiş fakat geri püskürtülmüştür.
M.Ö. 1184 senesinde aynısı halk, Çanakkale Boğazı yakınlarındaki eski bir Hitit kolonisi bulunduğu sanılan Troya kentine saldırarak buradaki uygarlığı yıkmıştır.
* Akhaların Girit Uygarlığı’nı yıkarak kurdukları yeni oluşumlar Girit Uygarlığı’nın saray yapılarını ve kültürünü almıştır.
Ancak “Girit çizgisel A yazısını” bırakarak Yunan dilinin en eski biçimlerinin kaydedildiği “Girit çizgisel B yazısını” kullanmışlardır.
* Akhalar Girit dışında etraf adalara da yayılarak ticarete başlamışlardır.
Bu sonraki Yunan kavimleri doğrulusunda da taklit edilecek bir hayat tipine sebep olmuştur.
Buradaki ticaret Yunan krallıklarını Doğu ile birleştiren bir etkinlik meydana gelmiştir.

Dor, İyon ve Eol Kabilelerinin Yayılması (M.Ö. 1150-M.Ö. 500):

M.Ö. 1150 senesinde Dor kabileleri kuzeyden gelerek bütün Yunanistan’ı ve Akha Uygarlığı’nın başkenti Mykenai’yi yıkarak Yunan Uygarlığı’nın lideri mevkisine yükselmişlerdir.
Sparta şehiri bu kabileler doğrulusunda heyetmiştir.
Bu kabileler demiri kullanmayı bildiklerinden buraların eski içeren ve tarım yapmış uygarlılara boyun eğdirebilmişlerdir.
Dor kabilelerini İyon ve Eoller izlemişlerdir.
İyon kabileleri Orta Yunanistan’a gelerek Atina şehrini kurdular oradan Attika yarımadası ve Ege adaları yolu ile Anadolu’nun Güney batısı’na yerleşerek buralardaki yarımadalarda ve savunulması basit yerlerde şehir-devletler (polis) kurmuşlardır.
Bu şehir-devletlerin benzerleri günümüzdeki Çanakkale-İzmir arası kıyılarında henüz sönük düzeylerde Eol kabilelerince de kurulmuşlardır.
Yunanistan yarımadasındaki ve kolonilerindeki kent devletleri sistemi zirve noktasına M.Ö.
500 seneninden ardından zirve noktasına ulaşmıştır.

Yönetim biçimi:

Yunanlılar bu devre siyasal birliği olan krallıklardan yoksundular.
Yunanlılar Yunan yarımadasında ve yeni kolonileri olan Anadolu kıyıları, Kıbrıs Adası ve Sicilya’da şehir-devletleri kurdular.
Bu devletleri başında genellikle soylu ailelerin birisinden gelerek idaresi ele yaşamış tiranlar (krallar) yer almaktadır.
Bu krallarla onların yetkesini daraltmak için veyahut onu atamak için kurulan magistralık müessesesi birlikte idaresi üstlenmiştir.
Kimi vakit magistraların kral bulunduğu da görülmüştür.
Şehir-devletler tarihte ilk defa bir uygarlığı belirli ülke hudutları ve o sitenin özgür yurttaşları ile tanımlayarak bugünkü devletlerinin esası atılmıştır.
Bu devletlerin idaresi yasalar doğrulusunda saptanmıştır.
(Drakon ve Solon kanunları vb.) (Yasalar, Pazaryerlerindeki (Agora) demokratik meclislerde onaylanmaktadır.)

Ticaret ve Serbest Piyasa:

Yunanlılar ana karalarının uzağındaki mekanları kolonileştirirken günümüzdekinin aksine ferdi olarak veyahut aileler durumunda göç etmemişler ve topluluklar durumunda göç etmişlerdir.
Bu vaziyet ana kara Yunanistan’ındaki nüfus baskısını azaltmıştır.
Yeni kolonileştirilmiş topraklara gelen topluluklar yeni kent devletleri kurarak barbar toplumlarla ana kara Yunanistan’ındaki şehirlerarasında aracı olmuşlardır.
Ana kara Yunanistan’ındaki kenar şehirleri şarap ve zeytinyağı üreterek bunları ticaret gemilerine yüklemiş ve kolonilere yollamışlardır.
Bu ürünlerin inşasının zorluğu ve kalifiye abuhava koşulları gerektirmesi barbar toplumların şeflerini bu ürünleri almaya itmiştir.
Yunanlılar da karşılığında kereste, hububat vb.
gibi hammaddeler almışlardır.
Tahıl imalatının Yunanistan’daki zorluğu ticaret yolu ile aşılınca nüfuslar eskisine göre artmış ve askeri birliklerin adedi da yeni kolonileştirmelere açık duruma gelmiştir.
Paranın M.Ö. 7 yyılda Lydialılar doğrulusunda bulunması ile ticaret ilişkilerini henüz da kolaylaştırmış ve maliyet mekanizması yolu ile kaynakların en tesir şeklinde tüketimi temin edilmiştir.
Ticaret faaliyetlerin bir başka tesiri doğu imparatorluklarının aksine çiftçilerin piyasaya yönelmesini ve böylelikle sözü dinlenen yurttaşlar olmasını sağlamıştır.
Bu çiftçiler Yunan kara silahlı gücünün esas yapı taşı meydana gelmiştir.

Demokrasi:

Demokrasi, halkın (demos) idaresi mananına gelen bir sözcüktür.
Eski Yunan uygarlığında halk tekilce savaşmaya yetecek kadar muhabere aleti alabilen özgür köylüler ve soylulardan oluşmaktaydı.
Bu küme rakip partiler durumunda örgütlenerek polis’in yönetiminde soz almaya başlayarak, bilhassa kamuyu ilgilendiren yasaların çıkarılmasında tesirli meydana gelmiştir.
Ancak eski Yunan Uygarlığı’ndaki demokrasi tekilce kuvveti olan ve yaşı ileri ve köle olmayan erkeklere açık olmasından parası olmayanlar, gençler, kadınlar ve köleler dışlanmıştır.
Bu nedenle bugünkü demokrasisinden defa uzaktır.

Yunan ordusu:

Yunan silahlı gücü Miken ve Akha dönemindeki şahsi kahramanlık döneminin aksine şehir-devletleri saatinde Falanksı keşfetmişlerdir.
Falanksın esas özelliği, şehir-devlet askerlerinin dayanışma duygusunu artırarak ahenk sağlaması, kentin erkekleri arasında ahenk sağlaması ve dostlukları pekiştirmesi ve kahramanlık ve yiğitliği ortaklaşa hale sokmasıdır.
Falanks en tesir bir şeklinde bütün kenti bir garnizona dönüştüren Sparta’da tesirli meydana gelmiştir.

Din:

Yunan dini, yeni gelen kabilelerin beraberlerinde getirdikleri Panteon ve Olympos tanrıları ile yerleşiklerin kabul ettikleri eski verimlilik tanrıçaları arasındaki bir dengeye dayanmaktadır.
Örneğin Panteon’da yer almayan Dionysos konusunda din ardından tanrılara eklemlenmiştir.
Yunanlılar Ilâh ve tanrıçaların ömürleri konusunda varlıklı bir mitoloji kurgulamışlardır.
Bu mitoslar Hesiodos ve Homeros gibi büyük ozanlarca dile getirilmiş ve kahramanlık hikayeleri kapsamında mitolojik şiirler meydana çıkmıştır.
Homeros’un Troya Savaşı’nın Destanını anlattığı İlyada ve muhabereden dönüşün serüvenini anlattığı Odesa Destanları ehemmiyetli mitolojik kaynaklardır.

Siteleri Ortaklaştıran Özellikler:

Yunanistan’ı birlikte tutan kuvvetlerden birisi olarak düşünülebilecek bu ortak din, Delphi kahinlerince yorumlanmıştır.
Diğer bir ortak efor ise sporcuların bir araya gelerek kendisi sitelerini delegasyon ettikleri Olimpiyat Oyunları’dır.
Bu oyunlarda süvari otomobil yarışları, cirit atma, güreş, disk atma ve koşular ehemmiyet kazanmıştır.
Oyunlar dört senelik sürelerle yapılmış ve il yarış M.Ö.
776 senesinde yapılmıştır.

Felsefe:

Felsefenin bu topraklarda meydana çıkmasının sebebi, eski Yunanlıların dinlerini belirleyen mitolojik öykülerindeki uyuşmazlıklardır.
Eski Yunanlı gezginlerin Hindistan, Mezopotamya ve eski Mısır’da değişik inanç sistemlerini görerek kendileri ile kıyaslamaları da bu süreci hızlandırmıştır.
Buralarda tespit edilen sema izlenimlerinin ve astrolojinin de yetersizlikleri onları düşünmeye itmiştir.
Eski Yunan düşünürleri insan davranışlarını tertip eden katı fakat adaletli Polis kanunları gibi yasaların da tabiatı düzenlediğini düşünerek Tanrılar ve mitoloji adına tabiat yasalarını koydular.
İlk tabiat kanunu incelemelerini, ilk feylesof Thales (ölm.
546) yapmıştır.
Thales tabiat yasalarını kanıt etmek için güneş ve ay tutulmaları konusunda kestirimlerde yer almıştır.
Başka bir feylesof olan Phthagoras (ölm.
507) ise realite dünyanın matematiksel sembollere indirgendiği bir düzenek düşlemiş, sistemini gizemci bir bireyselliğe indirgemiştir.
Bu sistemi bireyselliği hasebiyle polis yasalarına çarpmış ve yaygınlaşamamıştır.
Felsefi faaliyetlerin yaygınlaşması Olympos tanrılarına ve mitolojiye güveni sarsmıştır.

Eski Yunan Uygarlığı’nın Classic Çağı (M.Ö. 500-M.Ö 336) :


M.Ö. 499 senesinde Anadolu yarımadasındaki Yunan site-devletleri Pers egemenliğine karşı ayaklandılar.
(M.Ö. 546’da Persler’e yenilmişlerdi.) Ayaklanma M.Ö. 494’de bastırılmışsa da buraya yardıma giden Atina ve Eritrea şehir-devletlerini işgal etmek için gönderilen ordular, Pers Savaşları’na (M.Ö. 499-446) sebep olmuştur. 

Savaşlar, Pers silahlı güçlerinin kıta Yunanistan’ını işgal edememesiyle sonuçlanmıştır.
Savaşlar esnasında deniz silahlı güçleri ehemmiyet kazanmış, topraksız köylüler katagorisi kürekçilik ve tayfalık yaparak ön tasarıya çıkmış ve Falanks sistemi çökmüştür.
Yunan şehir-devletlerinden Atina, başka şehirleri işgal etmeye başlamış Atina İmparatorluğu’nu kurmuştur. 

Bu imparatorluğun en parlak senelerinde Atinalı devlet kişiyi Perikles misyon almıştır.
Atina’nın imparatorluk kurmasına reaksiyon Sparta ve müttefiklerinden gelmiş ve Atina’nın işgaline yol açacak olan Peloponnesos Savaşı’na (M.Ö. 431-404) sebep olmuştur.
Zayıflayan Yunan şehir-devletleri kültürü ve dili Yunalılarla aynısı olan fakat kalıtsal olarak aynısı kökenden gelmeyen Makedonlara yenilerek (M.Ö. 338-Khaironeia Savaşı) yerlerini yeni bir anlayışa terk etmişlerdir.

Tiyatro:

Eski Yunanlıların Pers İmparatorluğu’nu mısra getirmesi bu halkın kendisine olan güvenini artırarak eğlenmek biçimlerinin artışına sebep olmuştur.
İlk tiyatro gösterileri Şarap Tanrısı Dionysos’un yüceltildiği “taragedya”larla başlamıştır.
Bu bir tür tapınmadır.
Eski keçi şarkılarının tapınmadan seyirliğe dönüştürülmesi Aiskhylos, Sophokles ve Euripides doğrulusunda gerçekleştirilmiştir.
Tragedyalar ilk iki tiyatro kişiyi doğrulusunda ciddi ahlak ve teoloji meselelerini tartışırken, sonuncusu Olympos tanrılarına inanmaması hasebiyle kişiyi öne çıkararak dramalara yönelmiştir.
Yunan tiyatrosu ileri dönemlerde classic tragedyaları yine yorumlamaktan kurtulamamış veyahut komedyalara yönelmiştir.

Felsefe:

Yunan Classic Çağı’ndaki ilk filozoflar tabiat yasalarının ardındaki ilk sebebi (arkhe) arayan Miletoslu tabiat filozoflarıdır.
(Thales, Herakleitos, Anaksimandros, Anaksimenes, Anaxagoras)
Bu filozofların açtığı yolda yürüyen bazı filozoflar parasal dünyanın değişkenliği ile değişmez ilkelerin bulunması yolunda gayret harcamışlardır.
(Ksenophanes, Zenın, Empedokles, Parmenides)
Miletoslu tabiat filozoflarının kuramlarını ileriye götürerek ilk sebep olarak Atomları gören filozoflara Atomcular denilmiştir.
(Leukippos ve Demokritos)
Felsefi faaliyetlerin Atina’da görülmesi ile felsefe doğanın incelenmesi faaliyetinden uzaklaşarak insanlara ve insan toplumlarına ait meydana gelmiştir.
Sofistler adı verilen ilk Atinalı filozoflar, genç soylulara Retorik (Güzel konuşma ve hitabet sanatı) dersleri vermişlerdir.

Bu filozoflar mantık, konuşma ve münakaşa üstünde uzmanlaşmışlardır.
Sokrates (ölm. 399) kendisinden evvel gelen Sofistlerin ahlak ve siyaset konularında meydana koyduğu kanaatleri tenkit edip geliştirerek Yunan şehir-devletlerinin ahlaki ve politik hudutlarını eski Yunan anane ve göreneklerine olan inançları sarsarak belirlemiştir.
Halktan şahıslarla ve soylularla olan diyaloglarında ilerlettiği diyalektik metot şu zamana kadar kadar gelmiştir.

Platon (M.Ö. 427-347) tarihte ilk defa planlı felsefe yazıları ve bir felsefe sistemi bırakan filozoftur.
Platon’un kanaatleri İdealizm adı verilen akıma sebep olmuştur.
Platon kendisinden evvel gelen bütün filozofların düşüncelerine değinerek bir düzenek kurmuş ve şu zamana kadar kadar gelen süreçte sarfedilen birçok felsefi meselesi ilk defa o meydana atmıştır.
Kurduğu Akademi’de felsefe, matematik ve bilim çalışmaları yapılmıştır.
Bu şimdiki üniversitelerin ilk örneğidir.
Devlet isimli yapıtında en uygun idare biçimini tartışarak ütopyaların ilk örneğini yazmıştır.
Diyaloglar’ında ise kahramanı, hocası Sokrates’tir.
Aristoteles (M.Ö. 384-322) Platon’un öğrencisi olarak yola çıkmış fakat onun İdealizmini red ederek Realizmin ve Rasyonalizmin kurucusu meydana gelmiştir.
Eserlerinde realite dünyayı da ele alarak böyle yapıtlarına Fizik ismini vermiştir.
Gerçek dünyanın dışındaki problemlere eğildiğinde yapıtları Doğa ötesi isimiyle dile getirilmektedir.
Kendi kurduğu okulun adı Lykeum’dur.
Siyasi kanaatleri realite yaşamın ihtiyaçlarına henüz uygundur ve Siyaset isimli yapıtta toplanmıştır.
Bilim, Hatiplik, Tarih:
Platon, Aristoteles kadar Euklides ve Phytagoras gibi düşünürler de geometri ve geometrik astronomi ile uğraşmışlardır.
Hitabet Sanatı, Peloponnessos isimli iç muhabere esnasında site-devletleri kadar soylularla halktan kişilerin örgütlendiği partiler arasındaki çekişmeler saatinde kişilerin ikna becerilerini artırmakta kullanılmaktadır.
Herodotos Pers Savaşları’nın tarihini büyüleyici ve sürükleyici bir tarzda yazarken, Thukyides Atina-Sparta Savaşı’nın tarihini henüz nesnel gözlemlerle yansıtmıştır.
Hippokrates hastalıkları ilk defa gözlemleyen, tanılara dayanan ve hastalıkların nedenlerini kötü sıvılarda gören tarihin ilk sağaltıcısı meydana gelmiştir.

Helenistik Çağ (M.Ö. 336-M.Ö 30) :

Makedon Kralı II. Philippos, Trakya ve İlirya’daki krallıkları kontrolü altına aldıktan ardından M.Ö.
338 senesinde Yunanlıları yenerek onları Makedon İmparatorluğu’na katmıştır.
M.Ö. 336 senesinde tahta büyük İskender geçmiştir.
İskender, Makedon kralı ve Yunanlıların hegemonu olarak Pers İmparatorluğu’nu yıkana kadar Asya’daki bütün Pers topraklarını ve Afrika’da ise Mısır’ı fethetmiştir.
Asya’daki bütün düşman kabilelere gittikçe onları yenmiş ve Hint kralı Porus’u da yenerek hudutlarını İndüs Irmağı’na kadar yaymıştır.
(Harita) İskender bütün bu fetihleri 15 sene içerisinde yapan ve M.Ö. 323 senesinde Babil’de ölmüştür.
Ardılları olan generaller İmparatorluğu tek parça durumuna tutamayınca Ptolemeler Mısır’da, Selevkolos’lar Asya’da ve Makedonya’da ise Antigonid’ler isimli üç monarşi meydana çıkmış, bu devre Mısır’ın Romalılarca fethine kadar sürmüştür.
(M.Ö. 30)

Helenistik Uygarlık:

Yunanlıların Asya ve Mısır’daki fetihleri ertesi göç dalgası bu topraklara doğru meydana gelmiştir.
Yunanlılar eski özgür ruhlarını kaybederken soylularla çiftçiler arasındaki eski denge kaybolmuş, fakat karşılığında da Yunanlılar dünyanın tek meselelerinin kendisi şehir-devletlerinde sınırlanmadığını anlamışlar ve bir İmparatorluğun sorunlarıyla ilgilenmişlerdir.
İmparatorluktaki aşağı sınıflar Yunan felsefesinden alabilecekleri izahlardan fazlasını Yunan ve Ortadoğu dinlerinin almaşıklarında yer almaktadır.